Nevşehir Müzesi

Kapadokya bölgesindeki açık hava müzeleri o kadar güzeldir ki Nevşehir de bulunan Nevşehir Müzesi genellikle dikkatlerden kaçar. Halbuki Kapadokya bölgesinde bulunmuş birçok tarihi eserin sergilendiği Nevşehir Müzesi kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Nevşehir Müzesine ulaşım çok kolaydır. Avanos veya Uçhisar yönünden gelindiğinde şehir merkezine gelmeden Tansaş mağazasının bulunduğu kavşaktan sağa dönülür. Müze Nevşehirli Damat İbrahim Paşa heykelinin hemen arkasında bulunmaktadır. Zaten sarı yol tabelaları sizi Müzenin bulunduğu yere yönlendirecektir.

Müzeye giriş ücreti 7 TL ancak Müze Kart ile ücretsiz girebiliyorsunuz. Çeşitli eski eserlerle çevrelenmiş yoldan yürüyerek müzeye doğru ilerliyoruz. Yol kenarında ağırlık olarak küpler, lahitler ve değişik taş heykeller bulunuyor.

Müze bir giriş bölümünden ve iki ayrı katta bulunan sergi salonlarından oluşuyor. İlk girdiğiniz anda içerinin tertipli düzenli ve ışıl ışıl görüntüsü dikkat çekiyor. Giriş katında çok eski dönemlerden kalma bazı hayvan fosilleri ve kemikleri sergileniyor. Fotoğraftakiler Kapadokya bölgesinin güneyinde bulunmuş deniz canlılarına ait fosiller. Bu fosiller Kapadokya bölgesinin çok eski çağlarda bir iç deniz olduğu tezini destekliyor.

Müzenin alt katı arkeoloji sergi salonu. Bu katta Kapadokya bölgesi sınırları içinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan çeşitli tarihi eşyalar sergileniyor. Eserler ait olduğu döneme göre gruplandırılmış. Neolitik – Kalkolitik yani erken bronz çağından başlayarak Bizans ve Osmanlı dönemine kadar çeşitli zamanlarda kullanılmış gereçler bulunuyor.

Fotoğrafta gördüğünüz mutfak gereçleri Nevşehir bölgesi içinde bulunan Civelek Mağarası ‘ndan çıkartılmıştır. Çıkartılan seramik parçaları ve kaplar Neolitik döneme tarihlenmiş yani diğer bir deyişle neredeyse 10.000 yıl önce yapılmış. Bu kaplar Avanos ilçesinde yapılan testilerin ve 10.000 yıllık geleneğin ilk örnekleri olmaları açısından önemli bir yere sahip. Kimi kaynaklar Neolitik dönemde yanardağların aktif olması nedeniyle Kapadokya bölgesinin insan yaşamına uygun olmadığını iddia eder ama bulunan eserler bölgedeki insan yaşamının cilalı taş devrine kadar uzandığını ispatlar.


Bu eserler de Erken Tunç Çağı dönemine ait. Tabii Anadolu’ da henüz yazı kullanılmaya başlanmamış olması nedeniyle Mezopotamya çağları arasında yaklaşık 2500 yıllık bir fark var. Bu nedenle bölgenin Erken Tunç Çağı dönemi milattan önce 3000-2000 yılları arasını kapsıyor.

Frigler döneminde bulunan eserlerde kapların değişik formlarda üretilmeye ve süslenmeye başladığı dikkat çekiyor. Çağlar ilerledikçe kullanılan eşyaların işlevselliği yanında estetik görünümü de önem kazanıyor.

Büyük boyutlu eşyalar hasar gördükleri için restore edilmişler. Beyaz renkli bölümler restore edilen kısımları gösteriyor.

Bu fotoğraftakiler de Urartu dönemine ait çeşitli süs eşyaları. Bu dönemde demirden yapılan eşyaların da kullanılmaya başlanmış olması dikkat çekmekte.

Yine Urartu dönemine ait çeşitli gereçlerin sergilendiği bu bölümde tarih öncesi çağların en önemli hammaddesi Obsidiyen bulunuyor. 3 numara ile gösterilen obsidiyen kolay işlenebilen sert bir volkanik kayaçtır. Demirden önce ok uçları, bıçak gibi kesici aletler obsidiyen kullanılarak yapılmaktaydı. Obsidiyen ayrıca ticareti yapılan ilk hammaddedir ve muhtemelen Anadolu’ya yazının gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bilindiği gibi Anadolu’ya yazı Mezopotamya bölgesinde kurulan devletlerle yapılan ticaret ile gelmiştir.

Urartu Çağına ait eserlerden sonra Arkaik ve Hellenistik döneme ait eserlerin sergilendiği bölüme geçiyoruz. Bu çağlar Yunan çağları olduğu için bu döneme ait eserlerin yapılan ticaretler neticesinde Kapadokya bölgesine geldiğini düşünüyorum.

Sırada Roma Dönemine ait çeşitli cam eşyaların sergilendiği bölüm var. Bölgeye Hıristiyanların gelmesi bu döneme rastlıyor. Yani bölgeye Hıristiyanların gelmesinden önce bölgedeki insan yaşamının 8.000 yıllık bir geçmişi var. Bu nedenle bölgemizde bulunan kaya evlerin, köylerin ve yeraltı şehirlerinin tamamını Hıristiyan toplumlarının yaptığını düşünmemek gerekir.

Bizans dönemine ait eserlin sergilendiği bu bölümde genellikle dini temalı eşyalar yer alıyor. Sanırım bu eşyaların bazıları kiliselerde bulunan mezarlardan çıkarılmış.

Son olarak Mezopotamya ve Kıbrıs bölgesine ait eşyaların bulunduğu bölüme geliyoruz. Yine bu bölümdeki eşyalar da yapılan ticaret ile bölgeye gelmiş.

Bu katın sonunda bulunan bu alanda çeşitli taş steller ve tabletler bulunuyor. Ayrıca bu bölümde çeşitli dönemlere ait para ve madalya kolleksiyonu yer alıyor. Ayrıca bölgede bulunan defineler de sergilenmiş.

Bu kattaki en enteresan araçlardan biri de fotoğrafta görülen güneş saati. 19. yy’da kullanılmış olan bu saat güneşin taşın üzerinde düşürdüğü gölgeden faydalanarak zamanı ölçmeye yarıyor.

Alt kattaki turu tamamlayıp üst kata geçiyoruz. Bu kat genellikle Selçuklu ve Osmanlı döneminlerine ait çeşitli eşyaların sergilendiği Etnoğrafik sergi salonu.

Bu kattaki eski eserler eşyaların işlevlerine göre gruplandırılmış. Fotoğrafta porselen eşyaların sergilendiği bölüm görünüyor. Bunun dışında çeşitli giyim eşyaları, silahlar, mutfak gereçleri, süs eşyaları gibi eşyalar sergileniyor.

Nadide el yazması eserler sergilendiği bu bölüm müzenin en dikkat çekici bölümlerinden birisi. El yazması eserlerin yanında yazı yazımında kullanılan çeşitli gereçler de sergileniyor.

Bu katta muazzam güzellikte ahşap eserler de sergileniyor. Fotoğrafta görünen tavan süslemelerinin dışında çeşitli ahşap dolaplar ve süslemeler de bulunuyor.

Bu halı dokuma tezganın ne kadar eski olduğu bilemiyorum ama Babaannemin evinin bahçesinde de buna benzer bir halı dokuma tezgahı vardı. Avanos başta olmak üzere Kapadokya’nın çeşitli bölgelerinde halı dokumacılığı önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Bu eski halı dokuma tezgahı eski dönemlerin emeğe ve üretime dayalı yaşam tarzını yansıtmaktadır. Böylelikte bu kattaki gezimizin de sonuna geliyoruz.

İşte bu müzedeki en önemli tarihi eserlerden birisi hemen kapı girişinde bulunan bu mermer lahit. Biraz hikayesinden bahsetmek için sona bıraktım. Avanos bölgesinde bulunan bu lahit define avcıları tarafından keşfediliyor ve içindeki eserler çalınıyor. Daha sonra başkaları tarafından bulunarak müzeye haber veriliyor. Önce Kayseri müzesinde sergilenen bu eser Avanos ilçesinde ele geçtiği için sonradan Nevşehir müzesine getiriliyor. Bu mezarın Büyük İskender’in generallerinden birine ait olduğuna dair rivayetler bulunuyor.

Gezimin sonunda Müze görevlisi ile yaptığım kısa sohbette Müze deposunda 20.000 parça eserin daha bulunduğu ama yer darlığı nedeniyle sergilenemediğini öğrendim. Kültür Bakanlığının yapılan başvuruları değerlendirerek Müze yönetimine gerekli imkanları sağlamasını umut ediyorum.

Kapadokya’nın her yeri cıvıl cıvıl insan kaynadığı halde müzeye fazla rağbet yoktu. Koskoca müzeyi tek başıma gezdim. Arkadaşlarım zaman zaman bana Kapadokya tarihi ile ilgili sorular sorarlar. Bölge tarihini anlamak için internette yapacağınız Anadolu Uygarlıkları tarihi ile ilgili kısa bir araştırmadan sonra müzede yapacağınız yarım saatlik bir gezi yeterli olacaktır. Fotoğraf galerimizde sergilenen eserlerin birçok detaylı fotoğrafı bulunuyor ancak herşeyin fotoğrafını koymak mümkün olmadığı için Ankara daki Anadolu Medeniyetleri müzesinin kısa bir özeti niteliğinde olan ve Etnoğrafya salonu ile de dikkat çeken Nevşehir Müzesi’ni tur programınıza dahil etmenizi tavsiye ediyorum.

Yayım tarihi
KAPADOKYA olarak sınıflandırılmış
Cappadocia Travel Cappadocia Tour Cappadocia Turkey Cappadocia Places To Visit